
Resim, video, fotoğraf ve yerleştirme gibi çok yönlü bir pratiğe sahip olan Ferhat Özgür, sanatsal üretiminin yanı sıra Ankara ve İstanbul’da yürüttüğü akademik ve küratöryel çalışmalarıyla da tanınır. Siyasal gerçeklik, kentsel çevre, toplumsal bellek ve onlara bağlı sosyo-psikolojik meseleler sanatçının ilgilendiği ana konulardır. Yapıtlarında kültürel ve toplumsal eleştiriyi mizah ve ironiyle işleyen Özgür, öncelikle bireyin toplumla olan ilişkisine yer verir. Gözlemlerini Türkiye’deki kent ve kentleşme olgusuna odaklarken değişim ve dönüşüme bağlı gerilim, karşıtlık ve çelişkiler karşısındaki bireyin ruh hallerini dokunaklı bir dille aktarır. Kendi deyimiyle kentin çeperlerinde, hapishaneye komşu bir mahallede maddi imkansızlıklarla yetişmiş biri olarak çalışmalarında oldukça içerden bir bakışa sahiptir. Yüksek öğrenimi sırasında Ankara’da barlarda bas gitar çalıp şarkı söyleyerek harçlığını çıkarmış yarı profesyonel bir müzisyen geçmişi de olan sanatçının çalışmalarında müzikal yapı sıklıkla hissedilir. Sanatçının müzik kullanımı bir taraftan çağrışımlarıyla izleyicide bir bellek kırılması yaratırken diğer taraftan kişinin bireyselliğini ifade etmesi ve özgürleşmesi için bir alan yaratma potansiyeli taşır.
Sanatçının 2008 yapımı videosu, ‘‘I Can Sing’’ (Şarkı Söyleyebilirim), MoMA’daki kişisel sergisine de adını vermişti. Özgür, ‘‘I Can Sing’’de ikonik bir müzik parçasından yararlanarak; modernleşmeyle geleneksel yaşam, İslam kimliğiyle batı kültürü arasında kalmış bir ülkedeki bireyin yüzleşmeye çalıştığı durumu anlamlandırmaya çalışır. Sanatçı, çekimlerini Ankara’da gerçekleştirdiği videoda bir Anadolu kadınını, havaalanı yolu üzerinde inşa edilen ve çevre düzeninin henüz tamamlanmadığı modern bir yerleşim merkezinin yıkıntıları arasında gösterir. Arka planda sadece kentin yeni çehresi değil, Ankara’nın kent ambleminde Hitit güneşinin yerini alan camii ve minareler de görülür. Geleneksel kıyafetler içindeki kadın karaoke yapar gibi dudaklarını hareket ettirir, yakarırcasına ellerini yukarı kaldırır ama kadının kendi sesi yerine, bir erkeğin söylediği İngilizce bir parça duyulur: Hallelujah. Ünlü ozan-şarkıcı Leonard Cohen’e ait, üç yüzden fazla farklı yorumu bulunan bu parça, modern zamanlara bir ağıt olarak kabul edilir. Hristiyan kültüründeki referanslarının yanı sıra, ‘‘Hallelujah’’batı toplumunda uzun süredir beklenen bir şeyin gerçekleşmesi karşısında duyulan mutluluk ve minneti ifade etmek için kullanılan gündelik bir ünlemdir. ‘‘Hallelujah’’ın videoda yer alan acı sesli Jeff Buckley versiyonu ise, Time dergisinin deyimiyle ‘‘insan sesinin zafer ile üzüntü, güzellik ile acı arasında sarsılan yorumuyla minik bir insanlık kapsülü’’ gibidir. Nitekim, Ferhat Özgür’ün videosunda; kadın görüntüsüyle erkek sesi, geleneksel kıyafetlerle batı popüler müziği arasındaki ironi gibi; kent özelinden genel bir değişime karşı matem ile sevinç, onaylama ile direniş arasında gidip gelen ikili bir his sunulur. Kadın muhafazakar bir bakışla isyan mı etmekte yoksa Batı’nın etkilerine şükran mı sunmaktadır? ‘‘Hallelujah’’da etkili olan gospel ve benzeri Batı müziği örneklerindeki majör perdeleri ile Türk müziğine has minör tonlar arasında kalan kadın hangi tanrıya nasıl bir tonda yakarmaktadır?
Duyduğuma gore sır bir akor varmış
Bunu David çalmış, Tanrı da haz almış
Ama sen müzikle pek ilgilenmiyordun sahi, olsun.
Neyse, şarkı şöyle:
Dördüncü derece, beşinci derece,
Minör düşüşten geçiş majöre
Derken besteliyor şaşkın kral: Şükürler olsun
Şükürler olsun, şükürler olsun, şükürler olsun, şükürler olsun
Şarkı Söyleyebilirim, 2008
Video, renkli ve sesli
7’