1958 yılında Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun olan Muhsin Kut, 1960’lı yıllarda çeşitli mizah dergilerinde karikatür çizerek sanatsal çalışmalara başladı. 1964-1969 yılları arasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin Seramik Bölümü'nde okudu. 1969-1974 yılları arasında Avustralya'ya göçmen olarak gitti ve döndüğünde İstanbul’da gazete ressamı olarak çalıştı. 1981 yılında tekrar Avustralya'ya giden Kut, 1986'da İstanbul’a yerleşir.
Bir dönem Avustralya’da göçmen olarak yaşayan ve dünyanın farklı yerlerini keşfetmek üzere yolculuklara çıkan Kut’un kendine özgü bir teknikle yaptığı resimler bir tür yol güncesidir. Farklı meslek tecrübeleriyle birlikte sanattan hiç kopmadan, çalışmalarında görülen resim dilini araştırmaya devam eder. Hemen her resimde serüvenci yaklaşımı derinden hissedilse de ortaya koyduğu yapıtlar sadece yol resimleri değil, bir tür keşfin ardından gelen anı ve izlenimlerin paylaşım aracı olurlar. Gezgin bir ressam olarak, dünyanın birçok farklı bölgesinde şahit olduğu yerleri incelikli mizah duygusu ve hayal gücüyle yorumlayan Kut’un değindiği konuların başında dünyadan ve Türkiye’den manzaralar gelir.
Kut’un geniş bir ilgi alanı olduğu, görselliğin tüm alanlarını tutku ile izlediği, belki de “çizmek” serüvenine karikatür sanatı ile başladığı için seçtiği resim konularının ve ilginç bakış açılarının ona özgü bir “mizahi duygu ve perspektif” içerdikleri de söylenebilir. Ressamın gezmeye niyetlendiği Galip Dede Mevlevihanesi’ne kapısında beklerken avladığı bu çarpıcı imge, Yüksek Kaldırım’ın tüm müzik dükkânlarından yakalanmış ayrıntıların bir sentezi.
Resim
Tuvale marufle kâğıt üzerine yağlıboya ve akrilik
100 x 110 cm
İstanbul Modern Sanat Müzesi Koleksiyonu
Eczacıbaşı Topluluğu bağışı