Romanya’da ortaöğrenimi sırasında resim eğitimi almaya başlayan ve daha sonra Yaş Güzel Sanatlar Akademisi’ne devam eden Eren Eyüboğlu, o yıllardaki adıyla Ernestine Leibovici, Paris’te bulunduğu dönemde André Lhote atölyesinde eğitim görür. Lhote atölyesinde Bedri Rahmi Eyüboğlu ile tanışan ve 1936 yılında onunla evlenerek Eren Eyüboğlu adını alan sanatçı, d Grubu üyeleri arasında yer alır. Eren Eyüboğlu, yaşamının sonuna dek hep üzerinde çalıştığı resmi nasıl “daha iyi” yapabileceğini sorgular. Paris yıllarında Cézanne ve Matisse’den etkilenen Eyüboğlu, özellikle Matisse’in renk anlayışını benimser ve bu renk anlayışını kendine özgü folklorik bir dil ile birleştirir.
“Türkiye’yi hiçbir zaman ikinci yurdum olarak görmedim. 1936 yılından beri anayurdum oldu Türkiye. Daha önce bilmediğim, tanımadığım nice değerler, bana çizip boyama, yaratma coşkusu veren değerler buldum yeni ülkemde.” Bu düşüncesini sanatçı, yapıtlarında ele aldığı yerel motif, manzara ve kültürel ögelerle destekler.
1980 tarihli “Balıkçı Dükkânı” sanatçının dağarcığındaki özümsemelerin izlerini taşır. Kıpkırmızı bir balıkçı dükkânındaki siluet halindeki figürler, buna karşın seramik tabaklardaki balıkların resmin asıl merkezini oluşturması ve neredeyse resme hayat veren nesneler biçiminde betimlenmesi, Eyüboğlu’nun vardığı özgün sentezini örnekler niteliktedir.
Resim
Tuval üzerine yağlıboya
73 x 116 cm
Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı Koleksiyonu
İstanbul Modern Sanat Müzesi / Uzun süreli ödünç