Müzeler Konuşuyor: Konuğumuz Almanya

22 Nisan 2016–7 Kasım 2017
Müzeler Konuşuyor: Konuğumuz Almanya

İstanbul Modern’in başlattığı “Müzeler Konuşuyor”, başlıca uluslararası müze profesyonellerini Türkiye’deki meslektaşlarının yanı sıra müze ziyaretçileriyle, hatta internet üzerinden küresel izleyicilerle buluşturan bir söyleşi platformu. 2012-2014 yıllarında düzenlenen Müzeler Konuşuyor: Konuğumuz Amerika ile 2014-2015’teki Müzeler Konuşuyor: Konuğumuz Birleşik Krallık serisinin ardından program Goethe-Institut İstanbul işbirliğiyle Almanya’ya odaklandı.

Küratörlerin ve müze direktörlerinin davetli olduğu Müzeler Konuşuyor: Konuğumuz Almanya kapsamında, Almanya’daki sanat kurumu modelleri ele alındı. Kültürel alanda demokratik bir öz temsil imkânı sunan “Kunsthalle” ve “Kunstverein” gibi çeşitli oluşumlara sahip bu ülkenin, sanat kurumu anlayışına ve müzecilik alanına getirdiği özgün katkılar değerlendirildi. Sanat mekânlarını farklı bir açıdan tekrar düşünmeye ve yeniden şekillendirmeye hizmet eden konuşmalar, Türkiye’deki ziyaretçileri, güçlü bir müzecilik ağına sahip olduğu halde yeterince tanınmayan Almanya’dan profesyonellerle bir araya getirdi. Konuşmalar; müze ve ziyaretçileri, müze mimarisi ve genişleme projeleri, koleksiyon yapan ve yapmayan kurum modelleri, küratöryel pratikler ile programlama ve müze yönetiminde yeni yaklaşımlar gibi ana konulara odaklandı.

Geçmiş Etkinlikler

Müzeler ve İzleyicileri

7 Kasım 2017, Salı, 19.00

Inka Drögemüller

Direktör Yardımcısı, Schirn Kunsthalle, Frankfurt

Uluslararası İlişkiler Başkanı, Städel Museum


Biri köklü bir kent müzesi diğeri ise 30 yıllık bir sergi mekânı olan, Frankfurt merkezli iki sanat kurumu, geniş bir izleyici yelpazesine hitap ediyor. Farklı kurumsal yapılarına rağmen Städel Museum’un da Schirn Kunsthalle Frankfurt’un da direktörlüğünü aynı kişi yapıyor ve her iki kurum da uluslararası ölçekte büyük itibara sahip. Schirn’de sergiler herhangi bir koleksiyondan bağımsız şekilde hazırlanıyor ve böylece sergi programları hayata geçirilirken daha fazla serbestlik ve yaratıcılık olanağı doğuyor. Städel Museum’daki sergiler ise sürekli olarak Avrupa sanatının yedi yüz yıllık geçmişini kuşatan seçkin kurum koleksiyonunu temel alıyor. Sanat kurumları toplumdaki büyük değişimlerden de etkilendiğinden hem Schirn hem de Städel farklı farklı kitlelerle etkileşim kurmanın yanı sıra bilgi, eğitim ve kültüre dair yeni yaklaşımlara da karşılık veriyor. Inka Drögemüller, konuşmasında söz konusu kurumların, geniş bir yelpazedeki kitleleriyle etkileşim kurarken benimsedikleri farklı yaklaşımlardan bahsetti. Konuşma, hem sahaya özgü deneyimleri hem de müzelerin dijital mecralara yayılışını konu aldı.

Berlin’deki University of the Arts’da Toplum ve İş Dünyasında İletişim eğitimi alan Inka Drögemüller, Berlin ve New York’ta galerici ve danışman olarak çalıştı. 2001 yılında, Schirn Kunsthalle Frankfurt’taki pazarlama ve sponsorluk bölümlerinin geliştirilmesi için görevlendirilen Drögemüller, 2006’dan bu yana, Städel Museum, Schirn Kunsthalle ve Liebieghaus Skulpturensammlung kurumları bünyesindeki uluslararası sergi iş birliklerinden sorumludur. 2016’da Schirn Kunsthalle’nin yardımcı direktörü olarak görevlendirilen Drögemüller, Städel Dijital Koleksiyonu ya da Lüneburg’daki Leuphana Üniversitesi’yle birlikte çevrimiçi olarak sunulan modern sanat dersi gibi dijital uygulamalar çerçevesinde, Städel Museum’un çeşitli şirket ve araştırma kurumlarıyla gerçekleştirdiği içerik işbirliklerini de koordine ediyor.

Etkinliği izlemek için tıklayınız.

Tükenmiş ve Zamanının Ötesinde mi?

26 Ekim, 2017, Perşembe, 19.00

Nicolaus Schafhausen

Kunsthalle Wien, Viyana

Direktör

Devrimizin temel unsuru sürekli değişim. Sosyal ve politik krizler liberal toplumumuzu çalkalıyor ve belirsiz bir dünya meydana getiriyor. Aşınma ile dönüşüm arasındaki bir toplumda sanat ve kurumlar nasıl bir rol oynayabilir? Sanatın güncel olayları tartışması mı gerekiyor, yoksa sanat dışı parametreleri ortadan mı kaldırmalı? Sanatsal serbestlik başlı başına politik bir edim mi? Sanat eğlence de mi olmalı?

Kurum, güncel meseleler için bir fikir alışverişi ortamı olabilir ve toplumsal gelişimle ilgili sorumluluk taşır. Sanat, yaşantı üzerine düşünceler sunabilir; ancak tesirli bir alan yaratmak bir ölçüde hız kesmeyi gerektirir. Sanat, eleştirel bir bakış açısıyla tartışmalar ortaya koyabilir ve gerçekliğe belirli bir mesafe veya soyutlamayla yaklaşarak işlerlikteki geniş sistemleri ve toplumsal inşa kalıplarını açığa serebilir.

Sanatsal düşünce, gerçeklik inşalarını sorgulayabilmek ve yeni itkiler önermek için zamana ve eleştirel mesafeye gerek duyar. Çağdaş sanat kurumları sanatsal konumların bugün ne anlam taşıdığını sürekli sorgulamalıdır. Yıpranmış bir toplumda kültür, topluluklar ve kimlik üzerinde olumlu etki yapabilir.

Nicolaus Schafhausen Kunsthalle Wien’in (www.kunsthallewien.at) direktörlüğünü yürütmektedir. Künstlerhaus Stuttgart’ta sanat direktörü ve Frankfurter Kunstverein’da direktör olarak görev yapmış olan Schafhausen, Helsinki’deki Nordic Institute for Contemporary Art’ın (NIFCA) küratörü, European Kunsthalle’nin de kurucu direktörüydü. 2006’dan 2012’ye dek Rotterdam’daki Witte de With Güncel Sanat Merkezi’nin direktörlüğünü yapan Schafhausen, 2011 yılından bu yana Canadian Shorefast Foundation’ın (http://shorefast.org/) Rotterdam’daki girişimi Fogo Island Arts’ta strateji direktörü olarak görev yapıyor. 52. ve 53. Venedik Bienali’nde Almanya Pavyonu’nun, 56. Venedik Bienali’nde de Kosova Pavyonu’nun küratörlüğünü yapan Schafhausen, 2015’te düzenlenen 6. Moskova Bienali’nin küratörlerindendi. Ünlü kurumlardaki küratörlük ve direktörlük tecrübelerinin yanı sıra, çağdaş sanatla ilgili pek çok yayında yazar ve editör olarak yer alan Schafhausen, Gent’teki Higher Institute for Fine Arts (HISK) ve Saarbrücken’deki the Hochschule der Bildenden Künste Saar’da (HBKsaar) misafir öğretim görevlisidir.

Etkinliği izlemek için tıklayınız.

“Dekolonizasyon”a karşı “Çeşitlilik”: Post-kolonyal sahada Alman bir sanat kurumu
24 Mayıs 2017, Çarşamba, 19.00

Dr. Ekaterina Degot

Dünya Sanatları Akademisi, Köln

Artistik Direktör
Dünya Sanatları Akademisi (Akademie der Künste der Welt) misyonunu Almanya’daki kültürel ortamın etnik karakter bakımından tekilliğine meydan okumak ve tüm dünyadaki kültür hegemonyalarını sorgulamak olarak tanımlar. Öncelikle bir tartışma kurumu olan Akademi, egemenliğin kökenlerine eğilir ve kolonyal geçmiş ile bu geçmişin günümüzdeki yansımalarının yeterince düşünülmediği Almanya bağlamında postkolonyal anlatıyı destekler. Bu bakımdan ülkenin öncü kurumlarından biri olan Akademi, Öteki’ne söz hakkı vermeyen kültürel dışlamayı kabul edilmez bulmakla beraber Ötekileri, “çeşitlilik” adı verilen katı ve “otantik” bir kimlikler topluluğuna hapsedip yabancılaştırmayı da reddeder.

Sanat yazarı ve küratör Ekaterina Degot, Köln’deki Dünya Sanatları Akademisi’nde sanat yönetmeni ve Rodchenko Moskova Fotoğraf Okulu’nda öğretim görevlisidir. 2014 yılında Igor Zabel Kültür ve Teori Ödülü’ne layık görülen Degot’un yakın tarihli küratöryel projeleri arasında “What Did the Artist Mean by That?”, Moskova Modern Sanat Müzesi, 2014 (Yuri Albert ile birlikte) ve “Monday Begins on Saturday”, Birinci Bergen Buluşması, Bergen, Norveç, 2013 (David Riff ile birlikte) bulunuyor. Degot, Post-Post-Soviet?: Art, Politics and Society in Russia at the Turn of the Decade (Chicago University Press, 2013) kitabının da editörlerindendir.

Etkinliği izlemek için tıklayınız.

“Savaş sonrası: Pasifik’le Atlantik Arasında Sanat, 1945-1965” Sergisi Üzerine

15 Şubat 2017, Çarşamba, 19.00

Okwui Enwezor

Haus der Kunst, Münih

Direktör

Programın bu bölümünde, Okwui Enwezor Haus der Kunst’ta izleyiciyle buluşan, İstanbul Modern Sanat Müzesi Koleksiyonu’ndan Fahrelnissa Zeid’in “Cehennemim” yapıtının da sergilendiği “Postwar: Art Between the Pacific and the Atlantic, 1945-1965” [Savaş sonrası: Pasifik’le Atlantik Arasında Sanat, 1945-1965] sergisi üzerine görüşlerini aktardı.

2015 tarihli 56. Venedik Bienali’nde görsel sanatlar direktörlüğü yapan Enwezor; Paris’teki La Triennale 2012,7. Gwangju Bienali, 2. Sevilla Bienali, Kassel’deki Documenta 11 ve 2. Johannesburg Bienali gibi pek çok uluslararası sergide de sanat yönetmeni olarak görev aldı. Geçtiğimiz dönemde San Francisco Sanat Enstitüsü’nün başkanlığını yapan Enwezor, kurum bünyesindeki akademik programların da idarecisiydi ve misafir öğretim üyesi olarak Columbia Üniversitesi, New York; Pittsburgh Üniversitesi ve Urbana-Champaign Illinois Üniversitesi’nde bulundu. New York Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde Kirk Varnedoe misafir öğretim üyesi olan Enwezor, 2013’te Küresel Özel Öğretim Üyesi unvanıyla New York Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nde görev yaptı.

Etkinliği izlemek için tıklayınız.

Sergi Yapmak

4 Ekim 2016, Salı, 19:00

Susanne Pfeffer

Fridericianum, Kassel

Artistik Direktör

Programın bu bölümünde, dünyanın en büyük ölçekli modern ve çağdaş sanat sergilerinden Documenta’nın ev sahibi sanat kurumu Fridericianum’un artistik direktörü Pfeffer, “sergi yapmak” üzerine görüşlerini aktardı.

Müzeler: Kültürün Aracısı mı Yoksa Üreticisi mi?

24 Mayıs 2016, Salı, 19.00

Ellen Blumenstein

KW Çağdaş Sanat Enstitüsü

Şef Kuratör

İster sanat yapıtı olsun ister başka türden bir nesne, kültürel-tarihsel eserleri toplamak, muhafaza etmek ve sunmak her müzenin kendini tanımlayıp kurgulayışının temeli olagelmiştir. Ancak bu konudaki yaklaşımın sergi alanına nasıl yansıyacağı, koleksiyona nelerin alınması gerektiğine ilişkin döneme özgü tarz ve tercihler kadar, sunum âdetlerine, yani sergilerin nasıl ve ne amaçla düzenlendiğine de bağlıdır. Bugün hem müzeler hem de biz müze çalışanları, çelişkili bir vazifeyle karşı karşıya: müzeler kültürel eğitim mekânları olarak görülüyor; öte yandan, koleksiyonu yapılabilir diğer nesnelerden farklı olarak sanat yapıtının, anlamını mucizevi sayılabilecek bir biçimde kendi başına ve yalnızca uzmanlara açık ettiği de düşünülüyor.

Bu muamma, yapıt ile izleyici arasındaki ilişkiye eğitim bölümlerinin aracılık etmesiyle çözülüyor çoğu zaman. Böylece hem sanat açığa vurma karakterini muhafaza edebiliyor hem de uzmanlar dışındaki kitlelere erişilebiliyor; zira aracılar yapıtları “bilgisizler”e deşifre ediyor. Dolayısıyla günümüz sergileri, yapıtları birbirlerinden mümkün olduğunca ayrı biçimde ortaya koyma eğilimi gösteriyor ve her yapıtı başka bir alanda konumlandırabilmek bir ideal halini alıyor…

Fakat müzenin ya da sanatın toplumsal güce sahip bir mecra olduğu fikrine itibar ediyorsak, sanat ile izleyicinin doğrudan ilişkilenmesi ve dolayısıyla sanat sergilerinin tasavvur edilme biçimlerinin belirgin bir şekilde değişmesi gerekir.

Bu konuşma, dikkati tekil nesnelerden, sergilerin kaçınılmaz bir şekilde arz ettiği düşünsel çerçevelere çevirdi ve sergileme ediminin, kültürün mevcut parçalarına aracılık etmekle kalmadığını ve sürekli yeni anlamlar üretmeye devam ettiğini ortaya koydu.

Etkinliği izlemek için tıklayınız.

Müzeler Konuşuyor: Konuğumuz Almanya

21. Yüzyılda Müze?

22 Nisan 2016, Cuma, 19.00

Dr. Yilmaz Dziewior

Direktör

Ludwig Müzesi, Köln

Dr. Yilmaz Dziewior konuşmasında, 1976’da açılan ve Almanya’nın önde gelen koleksiyonlarından bazılarına ev sahipliği yapan Ludwig Müzesi’ndeki küratöryel pratiğini “kurumsal eleştiri” ve “yerel ile küreselin çokdisiplinli ilişkisi” üzerinden ele aldı.

Dr. Dziewior iki soruyla yola çıkmayı önerdi: “Gelecekte müzeler nasıl olacak? Gelecekte müzeleri nasıl bir senaryo bekliyor olabilir?” Dr. Dziewior’un tahminlerine göre iki senaryo mümkün: 1) Distopik, karamsar. Bu senaryoya göre müzeler bünyelerindeki koleksiyon ve etkinliklerden çok mimari görünümleriyle belirlenir olacak. Guggenheim Bilbao ile başlayan bu gidişat Abu Dabi’deki “yıldız mimar” müzeleriyle zirveye ulaşacak. Tüm kurumlar yalnızca destekçiler ve kurumsal sponsorlar sayesinde ayakta duruyor olacağından, kamu ya da özel sektör finansmanı gibi bir ayrıma gerek kalmayacak. Nihayetinde müzeler, ziyaretçi sayısını en üst seviyeye çekmek üzere tasarlanmış popüler sergilere yer verir olacaklar sadece. 2) Ütopik, iyimser. Bu senaryoya göre kitleler iyi işleyen, medeni bir toplum oluşturmada müzelerin önemini idrak etmiş olacağından, bu kurumlar koruma, araştırma ve iletişime odaklanabilecek. Niceliğe değil niteliğe öncelik verilir olacak. Sergilenen parçalar, içinden çıktıkları toplumsal bağlamlardan ayrı nesneler olarak değerlendirilmeyecek artık. Batı odaklı modern sanat kanonu hem Afrika, Asya ve Latin Amerika sanatını hem de bugün hâlâ ötekileştirilerek kenara itilen bölgelerin sanatını kapsayacak şekilde genişleyecek. Tüm müzelere ücretsiz girilebilmesi ve kurumların, içeriklerini demokratik bir şekilde iletmeye daha fazla çaba göstermesi sayesinde kültür ve sanat, orta ve üst sınıflara mahsus bir alan olmaktan çıkacak.

Etkinliği izlemek için tıklayınız.

Tümünü Gör