Kutluğ Ataman'ın İlk Retrospektifi

Kutluğ Ataman'ın İlk Retrospektifi

"İçimdeki Düşman", İstanbul Modern’de 10 Kasım’da açılıyor

İstanbul Modern, çağdaş sanatın uluslararası alandaki önemli isimlerinden Kutluğ Ataman’ın Türkiye’deki ilk retrospektifini Garanti Bankası’nın sponsorluğunda sunuyor. 10 Kasım 2010 - 6 Mart 2011 tarihleri arasında yer alacak "İçimdeki Düşman" başlıklı sergi, sanatçının video ve enstalasyon çalışmalarını bir araya getiriyor.

Bu sergi, bugüne kadar Türkiye’de çok az sayıda çalışması sergilenen İstanbul doğumlu sanatçının 13 yıllık uluslararası kariyerinin ardından eve dönüşünü kutlayan bir orta kariyer sergisi niteliğini taşıyor. Küratörlüğünü İstanbul Modern Şef Küratörü Levent Çalıkoğlu’nun yaptığı sergi, Kutluğ Ataman’ın uluslararası sanat ortamında kilometre taşı olmuş çalışmalarının yanı sıra daha önce Avrupa’da gösterilmemiş bir eserini de içeriyor.

"İçimdeki Düşman"da sanatçının 11 tane önemli çalışması yer alıyor: Peruk Takan Kadınlar (1999), Ruhuma Asla (2001), Bu Bir Fasit Daire (2002), 99 Ad (2002), Veronica Read’in 4 Mevsimi (2002), Stefan’ın Odası (2004), Tanıklık (2006), Cennet (2006), Türk Lokumu (2007) ve fff (2006-9). Bunların yanı sıra, Thomas Dane Gallery ve 29. Sao Paulo Bienali 2010 tarafından desteklenen Dilenciler (2010) adlı yeni ve önemli bir çalışma Avrupa’da ilk kez izleyicilere sunuluyor.

Serginin destekçileri British Council, Bilge-Ogut Cumbusyan ve Haro Cumbusyan, katkıda bulunanlar İletişim ve Tasarım Sponsoru dDf, Aydınlatma Sponsoru Tepta Aydınlatma, Proje Sponsoru Marshall, Konaklama Sponsoru Point Otel, Acarlar Makine, Kavaklıdere, Simge Antalis ve Thomas Dane Galeri.

Kutluğ Ataman, çağdaş sanat alanındaki ilk büyük çıkışını 1997 yılında katıldığı Uluslararası İstanbul Bienali ile yaptı. Sanatçı bundan sonra kariyerini uluslararası alanda gösterdiği başarılar ve dünyanın sayılı müze ve bienallerinde düzenlediği sergilerle geliştirdi. Aldığı büyük ödüller, hakkında çıkan kitaplar, çalışmalarındaki sosyal ve politik duyarlılık Türkiye sanat ortamında da kendisine haklı bir ün ve tanınırlık kazandırdı.

2004 yılında dünyanın en prestijli çağdaş sanat ödüllerinden biri olan Carnegie Ödülü’nü kazanan Kutluğ Ataman, aynı yıl İngiltere’nin en önemli ödüllerinden biri olan Turner Ödülü finalisti oldu. 2009 yılında Abraaj Capital Sanat Ödülü’nü kazanan Kutluğ Ataman, bu yıl Avrupa Kültür Vakfı’nın (ECF) Hollanda Prensesi Margriet onuruna "kültürel çeşitlilik söylemine katkıda bulunan sanatçılara" verilen 2011 Princess Margriet Routes Ödülü’ne layık görüldü ve ArtAsiaPacific dergisinin yıllık yayımladığı Almanac tarafından da Asyalı en önemli 5 sanatçıdan biri seçildi.

Çalışmaları MoMA, New York; Thyssen-Bornemisza Art Contemporary, Viyana, the Dimitris Daskalopoulos Koleksiyonu, Atina ve the Carnegie Museum, Pittsburgh başta olmak üzere birçok önemli koleksiyonda yer alan sanatçının, "İçimdeki Düşman" sergisinde sergilenen Peruk Takan Kadınlar adlı video çalışması, İstanbul Modern’den sonra Tate Koleksiyonu’na da katıldı.

Sınırlar ve coğrafyalar ötesi bir düşünce ve üretim pratiği

Basın toplantısına Kutluğ Ataman, İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere ve İstanbul Modern Şef Küratörü Levent Çalıkoğlu konuşmacı olarak katıldılar.

Kutluğ Ataman "eve dönüş" sergisi olarak nitelendirdiği "İçimdeki Düşman" sergisinde yer alan tüm karakterleri "benliğinin uzantıları, hayatının izleri, kendi otoportreleri" olarak tanımladı. "Konu edindiğim tüm kişiler bana benliğimin doğal uzantıları gibi geliyor. İnsanlarla film yapmamın sebebi sadece ilginç olmaları değil, benimle aynı sorunlara veya saplantılara sahip olmaları" dedi.

Serginin küratörü Levent Çalıkoğlu, Kutluğ Ataman’ın sınırlar ve coğrafyalar ötesi bir düşünce ve üretim pratiği olduğunu, kamerasını doğrulttuğu karakterlerin, içimizdeki yabancının yerini doldurmaya aday marjinal karakterler, bastırdığımız ve dışavuramadığımız her türlü kültürel, politik ve cinsel fantezimiz için ayna vazifesi gören gerçek bireyler olduğunu ifade etti.

İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, Kutluğ Ataman’ın geniş bir çağdaş portreler koleksiyonu oluşturan, günlük hayatta kimliklerimizi nasıl ürettiğimizi ve değiştirip, çoğalttığımızı keşfeden çalışmalarının, tüm insanlığa yönelik çeşitli önemli konuları içerdiğini vurguladı.

"İçimdeki Düşman" sergisi süresince müzede çeşitli etkinliklerin gerçekleştirileceğini söyleyen Eczacıbaşı, "Çağdaş sanatımızın uluslararası alanda çok tanınan sanatçılarından biri olan Kutluğ Ataman’ın çalışmalarını, ülkemizdeki izleyicilere ilk kez bütünlüklü bir sergilemeyle sunmaktan mutluluk duyuyoruz" dedi.

Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere ise "Kutluğ Ataman’ın sorgulayan, gördüğü ile yetinmeyen hatta görünmeyeni de gören işlerini, farklı ortamlarda hayranlıkla izlerdik. İstanbul Modern, 1997 Uluslararası İstanbul Bienali’nden bu yana izleme fırsatı bulamadığımız sanatçının sergisine sponsor olmamızı önerdiğinde, 13 yıllık uluslararası kariyerinin toplu bir sunumunu yapacak sanatçının, kitlelerle buluşmasına aracı olacağımız için heyecan duyduk. Bize sunulan bu önemli fırsat için, projede emeği geçenlere ve sanatçımız Kutluğ Ataman’a kurumum adına teşekkürlerimi sunarım" dedi.

SERGİYE PARALEL ETKİNLİKLER

Sergi süresince İstanbul Modern Eğitim ve Sosyal Projeler Bölümü, "İçimdeki Düşman" sergisine paralel olarak Eğitim Sponsoru Garanti Bankası’nın katkılarıyla 10 Kasım 2010- 6 Mart 2011 tarihleri arasında çocuklara ve gençlere yönelik "Hareketli Görüntüler Atölyesi" başlıklı bir program uygulayacak. Ücretsiz gerçekleşen atölye programında, 4- 6 yaş, 7-9 yaş, 10-12 yaş arasındaki çocuklar ve 13- 18 yaş arasındaki gençler, sinema ve video sanatının temel unsurlarını oluşturan konu, senaryo gibi öğeleri keşfederek, fotoğraf makinesi ve video kullanarak, hareketli görüntüler yaratacaklar.

İlki 10 Kasım Çarşamba günü saat 14.00-16.00 arasında gerçekleşecek "Kutluğ Ataman-İçimdeki Düşman" Sergi Konuşmaları: "Kimlik ve Coğrafya" başlıklı konuşmaya Kutluğ Ataman, Cristiana Perrella ve Levent Çalıkoğlu katılacaklar.

"Kutluğ Ataman- İçimdeki Düşman" Sergi Konuşmaları, sergi süresince her ay yapılacak.

İstanbul Modern Sinema’da 25-28 Kasım tarihlerinde Whitechapel Sanat Galerisi tarafından düzenlenen çağdaş video etkinliği "Art In The Auditorium"un ikinci seçkisi sunulacak. Kutluğ Ataman’ın yapım şirketi Saatleri Ayarlama Enstitüsü ve İstanbul Modern işbirliği ile gerçekleşen etkinlik, farklı ülkelerden sanatçıların güncel üretimlerini bir araya getiriyor.

İstanbul Modern Kütüphane ve İstanbul Modern Mağaza’da Kutluğ Ataman’ın kitapları yer alacak.

"Gerçek" ile "kurmacanın" sınırları ve çelişkiler

Kutluğ Ataman, çalışmalarının çoğunda marjinal bireylerin yaşamlarını konu edinerek, anlatının kimlik yaratmak ve kimliği yeniden yazmak amacıyla nasıl kullanıldığını inceliyor. "Anlatıyla ilgileniyorum," diyor Ataman. "Bu anlatıları birbirimiz için davranışlarımızla nasıl ortaya koyduğumuzla ve yarattığımızla, bunları nasıl canlandırıp oynadığımızla, bunları toplum içinde birbirimize nasıl buyurduğumuzla ilgileniyorum ki, bu da ideolojidir."

Ataman’ın çalışmalarında, sıradışı, toplum dışına itilmiş kişiler; saplantılarını, mikro ve makro iktidar ile kurdukları ilişkileri, bilinçaltı sorunlarını ya da cinselliklerini açık sözlülükle dile getirip, ifşa ediyorlar. Ataman’ın kamerasına kendi kimliklerini saklama, değiştirme, yeniden kurma ve şekillendirme deneyimleri, buna ilişkin stratejileri ve mücadeleleri hakkında konuşuyorlar.

Gerçekle kurgunun iç içe geçtiği çalışmalarında, kimliğin bireyler ve toplumlar tarafından nasıl üretildiğini, değiştirilip çoğalttıldığını irdeliyor. Geniş bir çağdaş portreler ve topluluklar koleksiyonunu oluşturan çalışmalarında, bireylerin anlattıkları hikayelerle kimliklerini dışavurup, her anlatımda sayısız biçimde yeniden yaratmalarını yansıtıyor. Karakterlerinin başvurduğu çelişkileri ve hileleri kurgu aracılığıyla araştırarak "gerçekle" "kurmaca"nın sınırlarını ve kendimizi kameranın önünde nasıl mitleştirdiğimizi inceliyor.

"Hayat hep sanatı taklit ediyor"

"Bana göre çalışmalarım fikirlerden çok şahitlerdir,"diyen Kutluğ Ataman, hayatını yeniden canlandıran ve kendi kimliğini yeniden kurgulayan kişilerle, insanın kimliğini nasıl sonsuz yolla inşa edebildiğine ve tekrar üretebileceğine tanıklık ediyor; tarih yazımı, toplumsal kişisel kimlik, bellek, çoğulluk, mit, oyun ve iktidar gibi çağdaş sanatın merkezindeki önemli konuları birbirine bağlıyor.

Kutluğ Ataman’a göre "Hayat hep sanatı taklit ediyor." Sanatçı, gerçeğe uygun ifadeleri biçimlendirip sunmaktan çok, çelişkilerin altını çiziyor. "Çocukluğumdan beri hayatla ilişkim hep birtakım oyunlar, kurgular, senaryolar üzerinden oldu. Başka insanlara da hep bu açıdan baktığım için hayatı biraz oyun gibi görüyorum aslında. Sonuçta sen istediğin kadar gerçeklik içersinde yaşadığını düşün, o gerçeklikle olan zihinsel ilişkinde birtakım şeyleri mutlaka kurguluyorsun. O gerçekliği algılayışın üzerinden kendine bir senaryo yazıyorsun, o senaryonun baş oyuncusu da sensin. Aslında herkes sanatçı. Hayatta kendine dair yarattığın her şeyden çok ayrı bir şey değil sanat."

Hayata bir kurgu olarak bakıyor ve çalışmalarının tümünü de "bu kurguyu araştırmanın aşamaları" olarak tanımlıyor. "Hayatın kendisinin sanat olduğunu ortaya çıkarmak, bir şekilde kurgu olduğunu ortaya sermek, gündelik kurguların kamera önüne nasıl herkes tarafından kurulabildiğini göstermek istiyorum."

İzleyicinin beklentileriyle oynayan Kutluğ Ataman’ın çalışmalarında, izleyici, gerçekliğin değişkenliğine, kimliğin değişebilirliğine ve çoğalmasına tanık olurken, bireysel ve kendine özgü bir deneyim olanağı buluyor. "İnsanların, niye insanları konuşturduğumu, enstalasyonlarımın nasıl işlediğini düşünmelerini istiyorum. Seyirciyi, filmleri ve şahısları göründükleri gibi kabul etmeye değil de alt metine bakmaya, au deuxième degree dediğimizi düşünmeye davet ediyorum."

Toplumun sınırlarına itilmiş bireyler ve topluluklar

Kamerasının çekincesiz bakışı sıklıkla uç sınırlardaki karakterlere odaklanarak, onlar aracılığıyla hepimize tanıdık gelen kişilikleri açığa çıkarıyor. Çalışmaları sadece bireyleri değil, toplumun sınırlarına itilmiş toplulukları ve coğrafyaları da içeriyor. Çok kişisel hikayelerle geniş kapsamlı politik sorular arasında bağlantı kuran sanatçı, yalnızca toplumda sesi duyulmayanlara ses vermekle yetinmiyor, insanların toplum içindeki deneyimlerini de yansıtıyor.

Bu Bir Fasit Daire (2002) başlıklı 12 ekranlı enstalasyon, Berlin’de yabancı olarak yaşayan Jamaikalı bir göçmenin ırkçılık ile ilgili deneyimlerini anlatıyor, ırkçılığın bireysel ve toplumsal olarak üretilme dinamiklerini ortaya koyuyor. Güney Kaliforniya’nın popüler ve zengin bölgesinde yaşayan 24 sakinin yeryüzünde yaşanılası tek yer olarak Orange County’i anıtlaştırdığı Cennet adlı video yerleştirme, bireylerin toplumsal bir kimlik oluştururken aslında kişisel kimliklerini de bu imgeleme göre biçimlendirdiklerini yansıtıyor.

Veronica Read’in 4 Mevsimi’nde saplantılı biçimde evinde 900 Hippeastrum soğanı ile yaşayan, çiçek soğanlarının gösterişli çiçeklere dönüşüp yılda bir kere çiçek açması için özverili çaba göstererek kimliğinde başkalaşım yaratan Veronica Read’in tutkulu dünyasını izleriz. Benzer biçimde Stefan Naumann da Stefan’ın Odası’nda, evinde kurduğu sistem ile tırtıllarının harika kelebeklere başkalaşımını güvence altına almak için gösterdiği kesintisiz dikkatle kendini işine adamış bir kelebek koleksiyoncusudur.

Belirli açılarda konumlandırılmış beş ekranda gözleri kapalı oturmuş, zikir halinde öne arkaya sallanan bir figürü gösteren 99 Ad’da karakterin anmak, hatırlamak, "zikretmek" gibi bellek işlevleri, vücut dilinin ifade biçimiyle bir araya gelir.

İsmini Türk filmlerindeki klişe cümleden alan Ruhuma Asla ise, Türk Sineması’nın divası Türkan Şoray’a özenen ve onun gibi olmak isteyen bir travestinin gerçek yaşamını, tuhaf, karmaşık, çelişkilerle dolu melodramatik dünyasını belgeselle kurmacayı karıştırarak sunar.

Kutluğ Ataman, ilk kez 2007’de 2. Moskova Bienali’nde gösterilen, hem sanatçı hem özne konumunu aynı anda üstlendiği Türk Lokumu’nda, dansöz kılığında umarsızca dans ederek sanat dünyasının "öteki"ne yönelik ilgisiyle, Batılı bakışın önyargılarıyla alay eder.

1999’da 48.Venedik Bienali’nde "Aperto over All/ Herşeyden Önce Aperto" kapsamında ilk kez sergilenen Peruk Takan Kadınlar başlıklı video, 90’ların Türkiyesi’nde bastırılmış kimliklerini gizlemek ve dönüştürmek için ortak bir araç olarak peruğu kullanan dört farklı kadını bir araya getiriyor. Kimliğin kırılgan doğasının toplumsal bir portre olarak dışavurulduğu çalışma, Türkiye’nin kültürel ve politik dönüşümüne ışık tutan bir başyapıt olarak öne çıkıyor. "Farklı sınıflara ait, farklı politik görüşlere sahip, farklı ideolojileri olan, toplumun farklı katmanlarından gelen bu dört kadın Türk toplumunun bir parçası. Eseri yaptıktan on beş sene sonra bugün durum hâlâ değişmiş değil, bu nedenle politik bir çalışma. "

Tek ekranlı Tanıklık (2006), sanatçının dadısının geçmişine yapılan bir yolculuğu aktarıyor. Geçmişle hesaplaşan, belleğinin ve kurduğu dünyanın içinde kimliğini arayan bir Ermeni kadının hikayesi. Kimliğini tüm hayatı boyunca saklaması gereken, hem babasının hem de kendisinin dadısı olan Ermeni kadını gösterdiği Tanıklık’ta aile fotoğraflarını kullanıyor, "geçmişteki o ufacık ana götüren araçları."

İsmini ’bulunmuş aile kayıtları’ anlamına gelen found family footage’ın kısaltmasından alan 10 ekranlı bir video enstalasyon olan fff, iki İngiliz aileye ait, el kamerası ile çekilmiş video kayıtlarından oluşuyor. Basit bir çocuk piyanosuyla bestelenen ve daha sonra büyük bir piyanoda kayda alınan 10 eserin bestesi Michael Nyman’a ait. Senkronize olmayan müzik ve filmler farklı uzunluklarda olduklarından bir kakofoni oluşturuyorlar. "Fakat hiç bir zaman tekrar etmeyen bir kakofoni, tıpkı hafızanın hep değişen, elle tutulamayacak, akışkan bir şey olması gibi."

Geçtiğimiz aylarda Sao Paolo Bienali’nde yer alan ve şimdi de İstanbul’da sergilenen Kutluğ Ataman’ın yeni çalışması Dilenciler ise, yedi ekrandan oluşan ve sanatçının diğer birçok videosundan farklı olarak sesin dâhil edilmediği bir çalışma. Türkiye’nin farklı noktalarında dilenen karakterleri konu edinen bu videoda yedi ayrı dilenciden her birinin farklı ekranlarda belirdiği bu çalışmada özneler ve izleyici arasında en temel rolü oynayan unsur göz temasıdır.

Çığır açıcı çalışmalar gerçekleştiren öncü bir sanatçı

Levent Çalıkoğlu, Kutluğ Ataman’ın "global çağdaş sanat dünyasının en önemli ve heyecan verici aktörlerinden biri, kimliğimiz ve sosyal-kültürel-ahlaki-politik söylem ve iktidar alanları üzerine çığır açıcı çalışmalar gerçekleştiren öncü bir sanatçı" olduğunu belirtiyor: "Her çalışması, sosyolojiden kültürel araştırmalara, küratöryal pratiklerden antropolojiye, sinemadan politikaya uzanan farklı söylem ve düşünce alanlarının kesişimine ve analizine açık bir dil oluşturmakta. Son on üç yıldır gerçekleştirdiği video çalışmaları, sinema filmleri ve enstalasyonları ile yeni düşünsel araştırmalara yön göstermekte, yeni sergileme pratikleri için ilham vermekte. Kimlik ve onun kırılgan doğasını var eden mikro ve makro iktidar üzerine sayısız dolambaçlı yolu ve girift ilişkiyi, görsel ve damıtılmış bir aktarım dili ile belleğimize yerleştiren Ataman, gerçekliğe nüfuz etmenin hem ne kadar basit hem de ne kadar karmaşık olabileceğini gösteren çoğul okumalara açık çalışmalar gerçekleştiriyor" diyor.

Çalıkoğlu, Kutluğ Ataman’ın çalışmalarında gerçek ile kurgunun, dolayısıyla roller ve anlatının sürekli olarak yer değiştirdiğini vurguluyor. Sanatçının gerçeğin inşa edilen bir bilgi olduğu, görsel dünyanın her türlü araçla manipüle edilmeye açık bir iktidar oluşturduğu görüşüyle, ekranda görünmeyen kişi olarak kahramanlarına verdiği güvenle aynı zamanda onların kendilerini tekrar tekrar oluşturmaları için bir zemin sunduğunu belirtiyor.

Kişinin tarihini ve gerçekliğini yeniden yazışı

Katalogda Kutluğ Ataman ile uzun bir söyleşi yapan Artangel Londra Direktörü James Lingwood, "Vaaz vermek istemiyorum, izleyicilerime zaten bilinen gerçekleri sunmak istemiyorum" diyen sanatçıyı "Küçük bir odanın içinde günah çıkarttıran bir papaza" benzetiyor.

London University College öğretim üyesi, eleştirmen ve yazar T.J Demos ise katalogda yer alan yazısında, sanatçının "video heykeller" diye nitelendirdiği karmaşık enstalasyonlarının analizini dolambaçsız bir biçimde yapmanın olanaksızlığına değiniyor. Sanatçının "kimliği ve farklılığı ilişkilendiren, çelişkilere olanak sağlayan ve hayatın çok katmanlılığını" sergileyen, "algıya meydan okuyan" çalışmalarının, izleyiciden de kendi anlatılarını üreterek "kendi hikaye anlatıcılarına dönüşmelerini" istediğini belirtiyor.

Demos, Ataman’ın filmlerinde genellikle rahatsız edici, şaşırtıcı ve bütün yönleriyle ilgi çekici hikayeler anlatan insanları gösterdiğini ve kişisel, öznel deneyimin konuşmalarını ön plana çıkardığını ifade ediyor. Ataman da bu konuda şöyle diyor: "Konu aldığım kişilerin konuşmasına izin veriyorum çünkü kişinin tarihini ve gerçekliği yeniden yazışı gibi olağanüstü bir şeye ancak konuşma aracılığıyla ve konuşma sırasında şahit olabiliriz. Becerebildiğimiz tek anlamlı faaliyet konuşmaktır."

Fotoğraflar:

Veronica Read’in 4 Mevsimi, 2002
Kutluğ Ataman ve Thomas Dane Gallery, Londra izniyle
Yapımcı: Saatleri Ayarlama Enstitüsü, İstanbul

Ruhuma Asla, 2001
Kutluğ Ataman ve Thomas Dane Gallery, Londra izniyle
Yapımcı: Saatleri Ayarlama Enstitüsü, İstanbul