19-29 Nisan
Film programına ulaşmak için tıklayınız.
“…Erksan’ın tutkuları, eserlerindeki kişilerin tutkularıyla kaynaşarak, filmlerinin başka hiçbir rejisörün eserlerinde rastlanmayan o kendine has fırtınalı dünyasını meydana getirmektedir. Erksan, büyük sanat eserleri yaratmak için gereken ilk şartı başarmış; kendi özel dünyasını kurmuştur.”
- Halit Refiğ
İstanbul Modern Sinema, Türk sineması tarihinin en önemli yönetmenlerinden, filmleriyle çığır açmış Metin Erksan’ın dokuz filmini sunuyor. Sinemasının olgunlaştığı, en iyi ürünlerini verdiği 60’lı yıllardan bu örnekler, Erksan’ın günümüz Türk sinemasındaki izlerini de gözler önüne seriyor.
Erksan, ulusal olduğu kadar öznel, yenilikçi ve evrensel sinema diliyle hem Türk sinema tarihinde toplumsal gerçekçi akımı yaratmış bir “auteur”, hem de uluslararası bir yarışmada birincilik ödülü alan bir filme imzasını atmış ilk yönetmendir. Sanat tarihiyle yakından ilgili, kültürel birikimiyle sinemacı ve entellektüel kimliği iç içe geçmiş olan Metin Erksan, Türkiye’nin toplumsal ve siyasi gelişmelerinden nasibini alarak yıllarca sansürle mücadele etmiş, filmleriyle olduğu kadar yazılarıyla da sinemaya büyük katkılar sağlamıştır.
“Metin Erksan Siyah Beyaz” programı 19 Nisan Perşembe günü saat 16.30’da Kuyu filminin gösterimiyle başlayacak ve gösterimin ardından saat 18.30’da düzenlenecek söyleşiye filmin yapımcısı, Lale Film’in sahibi Necip Sarıcı, Kuyu filmini Türk sinema tarihinin en iyi filmi olarak niteleyen sinema yazarları Yeşim Tabak ile Burcu Aykar katılacaklar. Söyleşide filmin perde arkası irdelenecek ve Metin Erksan’ın 1968’de Altın Koza’da kazandığı “En İyi Yönetmen” ödülüyle ilgili özel bir belgesel sunumu gerçekleştirilecek.
Cingöz Recai Beyaz Cehennem
1954, 88´, siyah beyaz
Oyuncular: Turan Seyfioğlu, Avni Dilligil, Neriman Köksal
Peyami Safa’nın polisiye romanından uyarlanan bu hırsız-polis hikayesi uluslararası bir uyuşturucu çetesiyle mücadele eden Cingöz Recai'nin İstanbul’daki maceralarını anlatır. Hikaye, armatör Hüseyin Faik'in öldürülmesiyle başlar. Arkadaşı Leman’la bir gece gezmesinden dönen karısı Melahat, bindikleri taksi şoförü tarafından kaçırılmak istenir. Polislerce kurtarılıp evine getirilir. Evde kocasını boğulmuş olarak bulurlar. Arsen Lüpen tiplemesinden esinlenerek yaratılmış bu sakız çiğneyen, cesur ama tedbirli, zeki ama çapkın, sevimli sabıkalı rolünde Turan Seyfioğlu öne çıkıyor.
Dokuz Dağın Efesi
1958, 107´, siyah beyaz
Oyuncular: Fikret Hakan, Serpil Gül, Hayri Esen
Erksan’ın tarihsel gerçekçi hikayelerinden biri olan film, Ege yöresinde Osmanlı Hükümeti’ne karşı isyan ederek dağa çıkan Çakıcı Mehmet Efe'nin serüvenini anlatır. Babası, Hasan Çavuş tarafından öldürülen Çakıcı Mehmet, bunun üzerine intikam almaya karar verir ve dağa çıkar. Anadolu’nun gerçekçi yaşantısının derinine bakan film Erksan’ın tüm kahramanları gibi yalnız ve tutkulu bir insanın destanını aktarır.
Gecelerin Ötesi
1960, 85´, siyah beyaz
Oyuncular: Kadir Savun, Erol Taş, Hayati Hamzaoğlu
Film, aynı mahallede yaşayan yedi gencin öyküsünü anlatır. Birbirlerinden farklı yaşantılara ve ideallere sahip olan bu gençlerin tek ortak yanları, paranın mutluluk getireceğine inanmalarıdır. Bunun için bir çete kurarlar ve benzin istasyonlarını soymaya başlarlar. Uzun yol şoförü Fehmi, ailesine bakmak zorunda olan dokuma işçisi Ekrem, Amerika’ya gidip şöhret olma hayaline kapılan rock’n roll meraklısı müzisyenler Sezai ve Yüksel, sanatından tatmin olmayan idealist tiyatrocu Cevat ve mutsuz ressam Ayhan... Her mahallede bir milyoner yetiştiren siyasi düzenin kurbanları üzerinden dönemin ekonomik yapısına ve sosyal yaşamına sert bir eleştiri getiren bu film, toplumsal gerçekçi sinemanın başlangıcı olarak kabul edilir. Gecelerin Ötesi 1961’de Türk Filmleri Yarışması’nda “En İyi Senaryo” ödülünü aldı.
Mahalle Arkadaşları
1961, 90´, siyah beyaz
Oyuncular: Efkan Efekan, Suna Selen, Kadir Savun
Erksan yine bir çetenin maceralarını anlatıyor: Steinbeck’in Sardalya Sokağı romanından esinlenen bu hikaye bir kızı seven fakir bir kaptanla, aylak arkadaşları üzerinedir. Sinema yazarı ve tarihçisi Giovanni Scognamillo’nun ifade ettiği gibi, “Sevimli mutlu serseriler, avare yaşamanın rahatlığı, sorumsuz olmanın tatlılığı, zengin kız-fakir delikanlı aşkı, kötü adam, vamp kadın, geleneklere bağlı gülünç baba, Erksan’ın hikayesinde kullandığı başlıca motiflerdi... Bu buruk güldürüde arkadaşlık savunuluyordu, küçük insanlar şirinlik kazanıyordu, burjuvalar sövülüyordu...”
Yılanların Öcü
1962, 102´, siyah beyaz
Oyuncular: Fikret Hakan, Nurhan Nur, Aliye Rona, Kadir Savun, Erol Taş
Fakir Baykurt’un aynı adlı eserinden Erksan’ın senaryolaştırdığı bu film, yönetmenin sansürle üçüncü ve en sert çatışmasını doğurdu. Dönemin siyasi sahnesinde yankı uyandıran, basının uzun süre ilgisini çeken Yılanların Öcü, bir “köy gerçeklerine dönüş” filmi. Yaşlı anası Irazca, karısı ve üç çocuğuyla küçük toprağını ekerek geçimini sağlayan Kara Bayram yoksul bir köylüdür. Muhtar, köyün ortak arazisinden bir yeri Deli Haceli’ye satınca yapılacak evin kendi evinin önünde olmasına karşı çıkan Kara Bayram’ın huzuru kaçar. Erksan filmde fakirliği abartmadan, karton tipler değil gerçek ve direnen karakterler yaratarak mülkiyet temasının altını çizer. Yılanların Öcü 1966 yılında Kartaca Film Şenliği’nde birincilik kazandı.
Susuz Yaz
1963, 90´, siyah beyaz
Oyuncular: Erol Taş, Hülya Koçyiğit, Ulvi Doğan
Necati Cumalı'nın aynı adlı hikayesinden uyarlanan bu köy filmi, Berlin’de Altın Ayı’ya layık görüldü. Hikayenin geçtiği İzmir'in Bademler köyünde dokuz ayda yapılan film susuzluk ve kadınsızlık temasını işler. Sosyolojik bir olayı “yalnız insan” dramıyla kaynaştıran filmde çiftçi Osman, arazisinde çıkan suyu kendi başına sahiplenmek ister, ancak suya ihtiyaçları olan diğer köylüleri karşısına alır. Bu çatışmada hapse düşen kardeşi Hasan'ın karısı Bahar'a da göz koyar. Sinema yazarı ve tarihçisi Giovanni Scognamillo, Susuz Yaz’ın “Toprak ve su mülkiyeti meselelerine, Türk köylüsünün cinsel davranışlarına, Erksan’ın kendi dünyası içinde doğru bir şekilde yaklaşmayı başardığı” için üstün bir sanat eseri olduğunu belirtiyor. Film, bir yandan köy yaşantısını, toplumsal davayı gözlemlese de asıl dayanağı üç karakterin arasındaki duygusal ilişkiler ve çatışmadır. Erksan bu filmde dönemin yıldız ekolüne karşı koyarak, sonrasında her biri Türk sinemasında değerli izler bırakan oyuncuların yetişmesini sağladı. Filmin müziği Manos Hacidakis tarafından bestelendi. Susuz Yaz, “Her bakımdan Türk sinemasının kilometre taşı” olarak nitelendiriliyor.
Suçlular Aramızda
1964, 98´, siyah beyaz
Oyuncular: Belgin Doruk, Tamer Yiğit, Ekrem Bora
İstanbullu zengin bir ailenin konağında, oldukça kıymetli olduğu söylenen bir kolye çalınır. Hırsızın evin içinden bir kişi olduğu düşünülmektedir. Ancak şüphelerde sınıf farklılıkları, önyargılar hemen göze çarpar. İşin tuhaf yanı kolye sahtedir. Suçlular Aramızda, çalınan bu sahte kolyenin çevresinde dönüp dolaşan, ölen ve öldürülen karakterlerin hikayesidir. Farklı çevrelerde geçen ve bir polis romanını andıran olaylar aslında yine bir toplum eleştirisini ortaya çıkarır. Suçlular Aramızda, 1965’te İzmir Enternasyonal Fuarı 1.Film Şenliği’nde “En Başarılı Yönetmen” ve 1965’te Milano Film Festivali’nde “En İyi Sosyal İçerikli Film” ödüllerini aldı.
Sevmek Zamanı
1965, 89´, siyah beyaz
Oyuncular: Müşfik Kenter, Sema Özcan, Süleyman Tekcan, Deniz Çakır
Değeri sonradan anlaşılan kült bir aşk filmi. İnsan dramıyla, insanın iç dünyasıyla ilgilenen, Sevmek Zamanı mekanı, öykü anlatımı, usta sahneleri ve diyaloglarıyla Türk sinemasının en iyi filmlerinden biri olarak değerlendirilir. Bir kızın suretine aşık olan delikanlı ile o suretin sahibi kızın modern zamanlarda geçen aşk hikayesidir. Döneminin popüler Türk filmlerinden tamamen ayrılan, aşkı farklı bir gözle, tutkuyu soyut bir yaklaşımla irdeleyen, Doğu masallarından borç aldığı ‘suret’ teması üzerinden kurgulanan filmi, Fransız sinema tarihçisi Georges Sadoul, “Sinemada sert bir sınıf çatışmasının en net göründüğü metin” olarak nitelendirdi. Halil, adada ustası Mustafa ile birlikte boyacılık yapmaktadır. Bir gün boyamaya girdiği boş köşklerden birinde duvarda asılı bir kadın resmi görür ve resme aşık olur. Bir yıl boyunca her gün köşke girer ve resmi seyreder; ta ki köşkün sahibinin kızı olan resimdeki Meral, iki arkadaşıyla köşke gelip Halil'i resmini seyrederken görene kadar. Meral, Halil'in kendisine aşık olduğuna inanarak bu aşka karşılık verir. Oysa Halil, Meral'e değil, onun resmine aşıktır.
Kuyu
1968, 84´, siyah beyaz
Oyuncular: Nil Göncü, Hayati Hamzaoğlu, Aliye Rona
Şiddet ve tutkunun bir arada işlendiği film, bir gazete haberinden yola çıkmıştır. Komşusu Fatma’ya deli gibi tutkun olan Osman kızı defalarca kaçırır, dağa kaldırır, evlenmeye ikna etmeye çalışır, başaramayınca bir ağaca bağlayarak tecavüz eder. Ama Fatma’nın intikamı acı olur. Dönemin köy hikayelerinin aksine toprak ağası karakterine yer vermeyen filmdeki dramatik çatışma, mülk sahibi olanların kendi çıkarlarını kovalarken başkalarına zarar vermelerinden kaynaklanır. Hastalıklı bir tutkuyla bir kadına sahip olma isteğinin sınırlarını gösterir. Nijat Özön “tam Erksan usulü bir kara sevda filmi” diye nitelendirdiği filmin, “İnsanın derinliklerine bakışı, karakterlerin patolojik yalnızlıklarını neredeyse doğallaştırdığına” değinerek, sinemanın değil, psikiyatrinin konusu olması gerektiğini belirtir. Orhan Gencebay’ın müzikleri ve kuyu başındaki dramatik finaliyle1969 yılında 1. Adana Altın Koza Film Şenliği’nde “En İyi Film”, “En İyi Yönetmen”, “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ve “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödüllerini kazanan film, kimi eleştirmenlere göre Türk sinemasının en iyi örneklerinden biridir.