Düşleri Düşlemek

Düşleri Düşlemek

Rosa Martinez’in küratörlüğünü üstlendiği "Düşleri Düşlemek" başlıklı 6.Video Programı’nda Pierre Bismuth, Fernando Ortega, Sergio Prego ve Hale Tenger çalışmalarıyla görmenin, düşlemenin ve anlamanın olanaklarını araştırıyorlar.

Calyon-Credit Agricole Group’un katkılarıyla.

İstanbul Modern, Rosa Martinez’in küratörlüğünü üstlendiği "Düşleri Düşlemek" başlıklı 6. Video Programı’nda dört uluslararası sanatçının; Pierre Bismuth (Fransa), Fernando Ortega (Meksika), Sergio Prego (İspanya) ve Hale Tenger’in (Türkiye) çalışmalarını bir araya getiriyor. Calyon-Credit Agricole Group’un katkılarıyla 30 Mayıs’ta başlayacak olan "Düşleri Düşlemek" başlıklı 6.Video Programı 2 Eylül 2007 tarihine dek sürecek.

Serginin başlığı, yaşamla düşü ayıran çizginin çok ince olduğuna işaret eden İspanyol Barok tiyatro yazarı Pedro Calderón de la Barca’nın "La Vida Es Sueño" (Yaşam Bir Düştür) adlı oyunundan alınmıştır. Sergide yer alan yapıtlar, fantezilerin, gündelik yaşamın içinde saklı olan birtakım gerçeklikleri nasıl günışığına çıkardığını gösteriyor. Yeni görsel, toplumsal ve duygusal alanlar oluşturma yolundaki güzel arzuları dile getiren bu yapıtlar, çağdaş teknolojileri iletişim kurmak amacıyla kullanarak, gerçekliği değiştirmenin ne denli zor olduğuna ilişkin bir farkındalığı ortaya koyarak görmenin, düşlemenin ve anlamanın olanaklarını araştırıyorlar.

"Cengel Kitabı Projesi"– Pierre Bismuth

Yapıtlarında yerleşik algılama kodlarını ironik bir biçimde sorgulayan Pierre Bismuth, (1963, Paris) dergiler, gazeteler ve filmler gibi kültür ürünlerini kullanarak, izleyicilerin algılarını değişikliğe uğratmak için bu ürünlerin yerleşik anlamlarının ötesine uzanır.

Pierre Bismuth’un The Jungle Book Project (Cengel Kitabı Projesi) başlıklı çalışması (2002) bir dizi desenden, izleyicilerin oturabileceği mavi bir halıdan ve yapıta adını veren ünlü Walt Disney filminin gösterildiği bir plazma ekrandan oluşuyor. Başkahramanlardan her biri farklı bir dil konuşur: Mowgli İspanyolca, Panter Bagheera Arapça, korkunç yılan İtalyanca. Toplamda 19 farklı dil kullanılmıştır. İşin ilginç tarafı, bütün karakterler birbirlerini kusursuz biçimde anlamaktadırlar. Dilin bir engel oluşturmadığı ve herkesin farklılığını koruyabildiği bu çağdaş Babil düşü, birlikte yaşamanın olanakları ve güçlüklerine ilişkin eğlenceli ve sevimli bir manifestoya dönüşür.

"Eyipantla Şelalesi"- Fernando Ortega

Video, fotoğraf, yerleştirme ve ses müdahaleleri gibi çok çeşitli alanlarda ürün veren Fernando Ortega’nın (1971, Mexico DF) yapıtları, algılama ile farkında olmama durumları arasındaki boşlukla oynayarak, kesin kabul edilen şeyleri yeniden tanımlıyor. Gündelik durumları, barındırdıkları umulmadık yönleri ortaya çıkarmak için kullanan Ortega, gerçekliğin şiirsel, mizahi ve bazen de melankolik yanlarını keşfeder; izleyiciyi kendi zihinsel tasarımlarını keşfetme hazzını paylaşmaya davet eder.

Salto de Eyipantla (Eyipantla Şelalesi) (2001) başlıklı çalışma, turist rehberi olarak çalışan bir delikanlıyı etkileyici bir şelalenin önünde dururken gösteren bir video. Delikanlı mekânın güzelliğinden ve gücünden söz ederken kameraya doğru konuşur. Su yavaş yavaş kameranın objektifini kaplayarak görüntüyü yok eder. Özne kendi ortamı içinde gözden kaybolur, figüratif anlatım soyut bir kompozisyona dönüşürken, doğayla kültürün etkileşimleri hakkında büyüleyici düşünceler ortaya çıkar.

"Yurt"- Sergio Prego

Sergio Prego (1969, San Sebastian), çağdaş teknolojiyi, insan bedeni ile yaşadığımız iç ve dış mekânlar arasındaki ilişkiyi çarpıtmak ve yeniden yaratmak amacıyla kullanır. Rahatsız edici durumlar yaratmak için hız, zaman ve yerçekimi kavramlarını inceler. Simülasyon, insan bedeninin gerçeklikle etkileşime girmesinin yeni olanaklarının keşfedildiği kurmacalar üretmek amacıyla kullanılır.

Güzel ile ürkünç olanı bağlantılandıran, makyaj reklamlarında kullanılan kozmetik damlalarından esinlenilen Home (Yurt) (2001) başlıklı videoda, ten rengi akışkan bir biçim sanatçının başının etrafında hareket eder, yüzüne sıçrar ve sürekli etkileşimde bulunan bir öğeye dönüşür. ’Pürüzsüz ve kusursuz bir yüzey olarak ten’ düşüncesi ile bedenimizin içine ilişkin yaygın imge (etten ve kanlı organlardan oluşan bir yığın) doğrudan doğruya karşı karşıya getirilir. Sanatçı ten rengi damlanın değişken, çok biçimli ve hayret uyandırıcı boyutları aracılığıyla, bedenin figüratif ve rahatsız edici uzantısını dönüşüme uğratır.

"Düş Avcısı"- Hale Tenger

Hale Tenger (1960, İzmir) yerleştirme ve video yapımlarında siyasal anlatılarını kurmak için insan sesini ve doğal sesleri temel bir öğe olarak kullanır. Bu yapıtlarda insan sesi çoğunlukla, bireysel ve toplumsal yaşamın karmaşıklıklarını gösteren hayaletimsi bir tınıya sahiptir.

Hale Tenger, Düş Avcısı’nda (2002) Nişantaşı’ndaki bir kahvenin sabit bir görüntüsünü sunar. Bu sıradan mekân, işi "devlet sırlarıyla" dolu rüyalara girmek olan bir kadın sesinin tuhaf anlatısıyla karşıtlık oluşturur. Yapıt 1980’lerin başlarındaki sıkıyönetime ve Doğu Anadolu’daki kimi kentlerde yirmi iki yıl süren, yapıtın yaratıldığı tarihlerde de hâlâ yürürlükte olan Olağanüstü Hal’e göndermede bulunmaktadır. Bu siyasal bağlam, gündelik sahnenin üstünden uçup geçen sarı renkli kuşların donmuş görüntüsüne de özel bir anlam kazandırır. Sanatçıya göre, bu kuşlar, "kuş kondurmak" deyimine göndermede bulunmaktadır: yani ne yapılırsa yapılsın, durum değişiyor gibi görünse de herhangi bir gelişmenin gerçekleşmesi olanaksızdır.