Kasım Programı

Kasım Programı

INDIE-FETISH

İstanbul Modern Sinema, independentscholars işbirliğiyle 7-30 Kasım tarihleri arasında "Indie-Fetish" adlı bir film programı sunuyor: Film pelikülünden oyuncak bebeklere, sarımsaktan ayrık dişli kadınlara, motosikletten Japon revülerine uzanan, tapındığımız ya da aklımızın takıldığı fetiş nesneleri ve konularıyla ilgili eğlenceli ve renkli bir seçki...

YDESSA, AYICIKLAR VS. / YDESSA, LES OURS ET ETC.
Yönetmen: Agnès Varda
44’, Fransızca, Renkli / Siyah-Beyaz
Fransız yönetmen Agnès Varda’nın kamerasına çok ilginç bir konu takılmış: Ydessa Hendeles’in "The Living and the Artificial" (Yaşayan ve Nesnesi) adlı sergisi. Bu sergi, tarih boyunca karşılarındaki kameraya ayıcıklarıyla poz veren insanların fotoğraflarından oluşuyor. Varda, bu konuyu o denli merak etmiş ki Toronto’ya giderek Ydessa ile konuşmaya ve bu saplantının perde arkasını öğrenmeye karar vermiş.

JAPON BEBEK TAKINTISI / ON THE JAPANESE DOLL COMPLEX, 2008
Yönetmen: Katrien Jacobs
18’, Çince, İngilizce altyazılı
Japon Bebek Takıntısı, manganın Hong Kong’daki cinsel hayat alışkanlıkları üzerine etkisini araştıran bir belgesel... Yönetmen, inanılmaz güzel ve gösterişli bebeklerin, sahipleri için duygusal ve cinsel olarak nasıl arzu nesnesine dönüştüğünü belgeliyor. Bu noktadan hareketle kostüm şovları ve erotik bebek fotoğrafçılığının nasıl bir alt-kültüre dönüştüğünü de ele alıyor.

KAYBOLAN GÖRÜNTÜLER / DECASIA, 2002
Yönetmen: Bill Morrison
70’, Siyah-Beyaz, Konuşmasız
Avangart ve evrensel nitelikleriyle benzerine ender rastlanan bir deneyim sunuyor Kaybolan Görüntüler. Emülsiyonu ciddi biçimde bozulmuş arşiv görüntülerini bir araya getiren filmde, dünyanın dokusu gözlerimizin önünde dağılıp giderken insanoğlu da kendi faniliğini aşma savaşı veriyor: Dönen dervişlerden Kimonolu kadınlara, eğrilmiş bir çöl fonunda beliren kervandan antik bir lunaparka dönüşen pelikül lekeleri... Film bandının hasarlı yüzeyiyle bir zamanlar fotoğraflanmış belgelerin hassas doğası arasında yaşanan gerilimi sergileyen bu sanrısal imgeler tuvali, Bang On A Can grubunun kurucularından Michael Gordon’ın özgün senfonik müziği eşliğinde izleyicinin belleğinde iz bırakıyor.

BİR SARIMSAK ON ANNEYE BEDELDİR / GARLIC IS AS GOOD AS TEN MOTHERS, 1980
Yönetmen: Les Blank
51’, İngilizce, Renkli
Blank’in gastronomi alanında gerçekleştirdiği bu en takıntılı portresi, "kötü kokan gül"ü konu alıyor. Şef Alice Waters’ın eşliğinde çıkılan ve sarımsağın güzelliğine adanmış bu iştah açıcı yolculukta, sarımsağın tarihi, tüketimi, yetiştirilmesi üzerine kulak, burun ve ağzınıza layık bir şölen sunuluyor. Bu yolculuk da Çin lokantasındaki cızırdayan wok tavadan, Berkley’deki Chez Panisse restoranındaki özel yemeklere, sarımsak takıntılılarla yapılan söyleşilerden Gilroy’da düzenlenen Sarımsak Festivali’ne uzanıyor.

AYRIK DİŞLI KADINLAR / GAP-TOOTHED WOMEN, 1987
Yönetmen: Les Blank
31’, İngilizce, Renkli
Manken Lauren Hutton, Yüksek Mahkeme Başkanı Sandra Day O’Connor, kamyon şoförü Rene Moreno, çizgi roman sanatçısı Dori Seda, Kleopatra ve dansöz Sharlyn Sawyer… Tüm bu kadınların ortak özelliği nedir? Öndeki iki dişlerinin ortasındaki boşluk… Sıradan, hatta önemsiz gibi görünen bu konunun insan doğası üzerine neler söyleyebileceğine tanık olacaksınız. Özgüven sorunumuzdan güzellik standartlarına, sosyal davranışlarımızdan ölüm kalım sorularına…

BUNU GERÇEKTEN YAPMALI MIYIM? / SHOULD I REALLY DO IT?, 2008
Yönetmen: İsmail Necmi
86’, Renkli, Almanca, İngilizce altyazılı
İstanbul’da yaşayan Alman bir kadının, Petra’nın sıradışı yaşamını konu alan gerçek bir öykü. Ani iniş çıkışlarıyla hayatın bir senaryo metninden farksız olduğunu düşündüren bu ilginç öykünün başrol oyuncusu, aslında gerçek yaşamın bir başka yüzünü gösterir: Son kertede hiçbir şey hayat kadar sürprizlerle dolu değildir! Maskeli terapist Herold ile yaptığı konuşmalarında Petra, hayatını gözler önüne sererken, İstanbul ve Almanya ekseninde, aile, arkadaşlar, uyuşturucu ve ölüm gibi temalarla yüzleşir. Film, gerçeklik ve kurgu, belgesel ve dram arasında gidip gelirken, "Gerçek hayat aslında kurgudan daha ilginç olabilir mi?" sorusuna yanıt arıyor.

RÜYA KIZLAR / DREAM GIRLS, 1994
Yönetmenler: Kim Longinotto, Jano Williams
50’, İngilizce, Renkli
Bir sahne, kadın için kaçış da olabilir, sonsuz fantezi mekânı da. Takarazuka Revüsü Japonya’da hepsi kadınlardan oluşan çok büyük ve başarılı bir şölen. Kadınlar erotik sevgili, kırılgan erkek gibi roller oynuyor. Burası aynı zamanda hayatlarında bir farklılık yaratmak için çılgınca arzu duyan genç kızlar için de vazgeçilmez bir dünya. Oldukça disiplinli ve dışa kapalı sosyal gerçekliklerine karşın, burada binlerce Japon kadın tarafından beğenilip arzulanıyorlar. Kendi hayatlarında erkekleri olmayan kızlar genç adamlar gibi giyinip onları canlandırıyor. Rüya Kızlar, cinsel kimliği sorgularken, bugünün Japonyası’nda yaşayan genç kadınların çelişik durumlarını da inceliyor.

FİLME DENEYSEL TACİZ: GÖRÜNMEYEN HAYALET / DE-ANIMATED: THE INVISIBLE GHOST, 2002
Yönetmen: Martin Arnold
60’, İngilizce, Siyah-Beyaz
Deneysel filmleriyle bilinen sinemacı Martin Arnold, 1941 yapımı efsanevi bir korku filmine müdahale ediyor, hatta filmi sinematografik bir ameliyata sokuyor. Orijinal film, Görünmeyen Hayalet, kocasını cinayet işlemesi için hipnotize eden bir kadını anlatıyor. Burada ise, dijital teknoloji sayesinde, oyuncular birden yok oluyor, sinemasal mekân başoyuncunun yerini dolduruyor, ’karakter film’ anlayışını yapıbozuma uğratmak istiyor. Son aşamada kameranın gözü, insan hayatından yoksun, ışıkların dahi işi bıraktıkları boş bir sette geziniyor. Film malzemesine getirilen bu absürd ve radikal yorum, sinema izleyicisi için inanılmaz bir deneyime dönüşüyor.

KÖTÜ KIZLAR GAZLAR / GIRL GONE BAD, 2000
Yönetmen: Louis Yansen
57’, İngilizce, Renkli
Film, kadın motorcuların sıradışı dünyasına asi bir yolculuğa çıkarıyor. Kendileri dışında kimsenin aldırış etmediği bir kadın grubu; grubun en sıkı motorcusu, eski striptizci, üç çocuk annesi olan Apaçi yerlisi Dusty. Bu gruba takılan birçok isim var: Atlı Uşaklar, Haydutlar, Haftasonu Savaşçıları, Motorcu Piliçler… Bu motor yolculuğundaki karakterlerin tümü, erkek-egemen motor dünyasında basmakalıp normları reddederek mücadele veriyor ve sonunda taviz vermeyen bir kimlik oluşturuyor. Başka bir deyişle, Kötü Kızlar Gazlar insanın kendisini ve özgürlüğünü keşfedişi olarak da nitelendirilebilecek bir yol belgeseli.